Bilgi

Tufan ve Hz. Nuh’un Gemisi


Birçok efsaneye göre; toplumlar, doğru yolu göremeyecek kadar körleşince, Tanrı, o kavimlerin yok olması için çeşitli afetler göndererek onları cezalandırmıştır. Buna göre, Tanrı, dört temel elementi simgeleyecek şekilde; Nuh’un kavmini, su (sel), Hüd’un kavmini hava (kasırga), Salih’in kavmini toprak (deprem) ve Lüt’un kavmini ise ateş (yanardağ lavı) ile cazalandırarak yok etmiştir. Bu yazıda: Nuh Tufanı ile çeşitli öykülere ve yazılara, varsayımlara yer vereceğim. Sonuçta; Tufan’ın nerede ve nasıl olduğuna karar vermek size düşüyor.

Tufan olayı: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininde görülemektedir. Bu dinlere göre; tufan, kendilerine karşı günah işleyen insanlarla birlikte, dünyada var olan bütün canlı varlıkları ortadan kaldırmak üzere, bütün dünyayı kaplayan su felaketidir.

Kitab-ı Mukaddes’te geçen bir öyküye göre: Tanrı, yozlaşmalarından dolayı, insanları büyük bir sel felaketiyle cezalandırır. Tufan’dan önce Nuh Peygamber’e; tufanın yakın olduğunu söyleyerek bir gemi yapmasını söyler. Nuh ve ailesi, beraberlerinde taşıdıkları her iki cinsten, tüm hayvanlarla birlikte, Nuh’un inşa ettiği gemiye binerler. 150 gün dalgalarla boğuşurlar. Nuh; ayak basacak bir yer olup olmadığını anlamak için bir karga gönderir, ancak karga geri dönmez. Bu kez bir güvercin gönderir ve güvercin ağzında bir zeytin dalıyla geri döner. Geminin Ağrı (Ararat) dağının üzerine oturmasıyla, Nuh ve ailesi kurtulur ve yeniden dünya üzerinde üreyerek yayılırlar.

Evet; Tufan olayı kısaca bu. Bu olayın; MÖ.14000-13000 yılları arasında yaşandığı varsayılıyor. Yeni jeolojik araştırmalar; İran körfezi bölgesinde, bu tarihlerde birkaç kez dev dalgaların (tsunami) ve bunların sonunda su baskınları olduğunu ortaya koyuyor. Başka bir söylentiye göre: Karadeniz, tufan sırasında Marmara denizinden akan sularla oluşmuş. Kutsal kitaplarda. 40 gün 40 gece sürdüğü söylenen suların yükselmesi olayının, gerçekte yüzyıllarca sürdüğü  varsayılmakta. 17 nci yüzyılın ikinci yarısında, Avrupa’da bir kısım bilim adamı: Tufan’ın; dünyanın yakınından geçen bir kuyrukluyıldızın, yeryüzünde dev yarıklar oluşturup okyanuslardaki büyük miktarda suyun, bu yarıklara dolmasıyla oluştuğunu iddia ederler. Bu olayın. MÖ.2349 yılında, 28 Kasım günü başladığını öne sürerler.

Arkeolojik araştırmalar sonucu ise: Tufan için öngörülen tarih; yaklaşık olarak, MÖ.2900 lerdir. Büyük Tufan; şiddetli yağışlar sonucu Dicle ve Fırat nehirlerinin taşması ve bu bölgede yeralan kentlerin sel felaketine uğraması ile gerçekleştiği söylenebilir. Bence de, en mantıklı yorum bu.  Yani; kuyrukluyıldız olayı, pek akla uygun gelmiyor.

Evet; Tufan ile ilgili çeşitli öyküler bunlar. Bunları kısa kısa incelemek sanırım en sağlıklı sonuca ait yorumu yapmak açısından gerekecek.

BABİL’LİLERDEKİ TUFAN ÖYKÜSÜ:

Öykü, Gılgamış Destanında geçiyor.Tufan metni ise:Ninova’da keşfedilen Asurbanipal kil tablet kütüphanesindeki 11 tablette bulunmuş. Bu öyküye göre: Gılgamış, Uruk kralıdır. Dostu Enkidu ölünce, tanrı, onu canlandırmanın yolunu arar. Tufan’dan geriye kalan Utnapiştim (Nuh Peygamber, bu öyküde bu isimle anılmakta) ölümsüzdür. Ona ulaşır ve ölümsüzlüğe nasıl ulaştığını sorar.O da Tufan’ı anlatır.

İlahlar; Fırat üzerinde kurulu Şurippak’a bir tufan göndermeye karar verirler.Tanrı Ea, Utnapiştim’e haber verir ve bir gemi yaptırmasını söyler. En, boy ve yükseklik 90 m. ve 6 katlı olacak bir gemi. Utnapiştim; gemiye, ailesini, hizmetçilerini, işçilerini ve hayvanlarını alır. Belirlenen günün akşamı; korkunç bir fırtına patlar. Altı gün, altı gece rüzgar eser ve ülke sular altında kalır. Yedinci gün; azalır. Geminin penceresini açar. Oniki gün sonra, bir ada belirir. Gemi; sonunda, Nisir Dağında durur. Yedi gün sonra; bir güvercin, ardından bir kırlangıç gönderir. Her ikisi de, geri dönerler. Nihayet bir karga gönderir ve o dönmez. Karaya çıkarlar. Utnapiştim, gemidekileri dört bir yana gönderir ve bir kurban sunar. Tanrı Ea, ona ve eşine ölümsüzlük bahşeder.” Evet, bu öykü, MÖ.669-626 yıllarına tarihlenen, kil tabletlerde yazılı.

Kur’an geçen öyküde ise: ” Hz.Nuh’un Gemisi, Şırnak’taki Cudi Dağına iner. Şırnak’ın asıl adının ” Şer Nok “dur. Onun da aslı da ” Şehr-i Nuh (Nuh Kenti)” dir. Hz.Nuh’la birlikte; kırkı erkek, kırkı dişi, seksen kişinin gemiye bindiği ve kurtulduğu söylenir. Buna dayanarak; Şırnak’a bağlı bir köyün ” Seksenler” adını alması, gelenekten gelen tarihsel bir kanıt olarak kabul edilmekte.

Bu arada: Hz.Nuh’un türbesinin ve özel mihrap taşının Cizre’de bulunuşu; Asur kralı Sanberih’in, Tufan ile ilgili kabartmalarının Cudi dağı üzerinde gösterilmesi, Nuh’un gemisinin Cudi Dağında bulunabileceğini de ifade ediyor.

Tufan ile ilgili, Kutsal Kitap’ta şunlar yazılı: Nuh, olasılıkla selvi ağacından bir gemi yapıp, dışını ziftle kaplar ve içine kamaralar yapar. Geminin uzunluğu: 135 m. genişliği ise 22.5 m.dir. Yüksekliği ise 13.5 m.olup, 45 cm. yüksekliğinde penceresi vardır. Gemiye; her temiz hayvandan, yedi çift ve temiz olmayanlardan ise, bir çift alınır. Ayrıca: uçanlardan da yedi çift alır. Kendisiyle birlikte; eşini ve her üç oğlunu (Sam, Ham,Yafes) ile bunların eşlerini alır. Ancak; böyle bir gemi, milyonlarca hayvan türünün örneklerini, Tufanın sürdüğü 14 ay boyunca nasıl barındırır? Eski Ahitte; bu konuda yazılanlardan anlaşıldığına göre; yeryüzündeki tüm canlı çiftleri değil, yanlızca belli türler alınmıştır. Bunun yanında, gemiye, yiyecek olarak yanlızca tahıl yüklenmiş. Yani; Tufan’dan önce, insanlar et yememekte ve yanlızca bitkilerle beslenmekte oldukları yorumları yapılıyor.

Evet; Tufan ile ilgili söylenceler bunlar. Bunların yanında; daha ilginç söylencelerde var. İnanılması zor da olsa, birazda bunlardan söz etmek istiyorum. Büyük İslam Yazarı, El-Kazvininin eserinde şöyle yazılıdır. Gemide hayvan dışkıları çoğalınca, Tanrı, Nuh’a, filin kuyruğunu çekmesini söyler. Hz.Nuh, filin kuyruğunu çekince, filden, biri erkek biri dişi iki domuz çıkar. Bunlar; gemideki hayvanların pisliklerini yiyerek çevreyi temizlerler. Domuzların burnunu okşayınca, burun deliklerinden iki fare çıkar ve fareler geminin tahtalarını kemirmeye başlarlar. Tanrı, Hz.Nuh’a aslanın iki gözü arasını ovmasını söyler. Sonunda, aslan hapşırır ve burun deliklerinden aslana benzeyen hayvanlar olarak, biri erkek biri dişi kediler çıkar. Bunlar; farelere saldırır. Şeytan’ın, Nuh’un gemisine binmesi yasaktır. Ancak; eşeğin kuyruğuna tutunarak gemiye gizlice biner. Bu yüzden; eşek uğursuz sayılır.

Burada; günümüze kadar uzanan bir başka söylence daha var. Şöyleki; Tufan’ın son günü, Muharrem ayının, onuncu gününde gemide erzak kalmaz. Kalan az sayıdaki taneli yiyecekler karıştırılarak AŞURE (Aşir; onuncu) pişirilmiştir. Severek yediğimiz aşurenin, geçmişinin bu kadar eski olduğuna inanabiliyormusunuz?

Evet; sonuçta, Tufan olayının yaşandığı bir gerçek. Ama; Hz.Nuh’un gemisinin kalıntılarının bugün nerede olduğu meçhul. Yinede; ben meçhul olmadığını düşünüyorum. Eğer yolunuz bir gün, Doğubayazıt İlçemizin bulunduğu bölgeden geçerse, mutlaka ve mutlaka, Doğubayazıt’ta Nuh’un gemisinin kalıntısına gidin. Orada, bir tepe üzerinde, açıklık araziye anlamsız gözlerle bakarken, orada yıllardır yaşayan bir insan geliyor ve size; öyle güzel bir tarif yapıyor ki, açık arazide, aşağıda, aynen bir gemi kalıntısını gözlerinizle görüyorsunuz. Gerçekten; bir zamanlar, Amerikalı bir astronotun gökyüzünden gördüğünü iddia ettiği kalıntı, Doğubayazıt’ta. Yani: Ağrı dağı yakınlarında, görün ve o kalıntının kesinlikle kime ait olduğunu bilemem ama bir gemi kalıntısı olduğuna kesinlikle inanacaksınız.

Yorum yapmak için tıklayın.

"Yorum Yazın"

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yukarı